2 Eylül 2017 Cumartesi
Bakma bu çöllerde böyle ıssız olduğuma
Ben de uçsuz ummanlar, bahirler gördüm
Karlara esir olmamış, erguvanlar kokan
Nur-û hâkla ışıyan koca şehirler gördüm
Gözlerimi buralar gibi bozkırda açmadım
Ömrümce bu çorak dağlarda uçmadım
İçtiğim bu şerbeti kendim seçmedim
Bin şerbete değişilmez ne zehirler gördüm
Şimdi muhattabım ilmin kemâlin fukarasına
Gündüzün beyazına gecenin en karasına
Haps olundum bir derenin manzarasına
Halbuki içinde saadet akan nehirler gördüm
Kaybetmedim henüz gurbet savaşını
Kuruttuysam da gözümün dinmez yaşını
Altın da etseler artık toprağını taşını
Kanmam, ki ben ne cevahirler gördüm
20 Ağustos 2017 Pazar
Bu ne esarettir, bu ne büyük mahpus
Yar mısın bana söyle gardiyan mısın
Bir peygamber sakladı ağzında yunus
Öyle misin yoksa sâfi ziyan mısın?
Ufukların aysız, karanlık bir gece
Dilinde belli belirsiz bir kaç hece
Her nigâhında bir başka bilmece
Sır mısın bilmedim yoksa ayan mısın
Coşturup içimdeki sadakat nehrini
Neye inanıp çekerim ki ben kahrını
Isırdın da içinde mi tutuyorsun zehrini
Ne mahluksun, yılan mı çıyan mısın
Çözmek ne mümkün senin bu huyunu
Kusurun geçmedi mi sanırsın boyunu
Biraz büyü artık da bırak şu oyunu
Koca kadınsın, hala daha sübyan mısın
20 Haziran 2017 Salı
Yüreğime her gece misafir bin bir hüzün
Issız yüreğimin mihmandârı sen olsaydın
Ne fermanlar verdirirdi bana güzel yüzün
Evrâk-ı aşkın mühürdârı sen olsaydın
Çevirmezdim bir an bile senden yüzümü
Yutmazdım ezelde verdiğim ham sözümü
Ardında şehit olurdum kırpmadan gözümü
Bu kutlu seferin hükümdârı sen olsaydın
Zor mu geldi sevda bilmem tatlı cânına
Yoksa adı mı yabancıydı gönül lisânına
Bin can verilirdi işte o zaman bir ânına
Üç günlük ömrümün hissedârı sen olsaydın
Böyledir, aşık maşuğuna yaranmaz amma
O zülüfler çürür toprakta, taranmaz amma
Kara toprak altında cennet aranmaz amma
Bulurdum, kabrimin türbedârı sen olsaydın
13 Haziran 2017 Salı
Rüyâ
Aldanıverdim senin yalancı baharına
Belki de gönlümün aşka meyyâli vardı
Kırdığı o hasat gitmeyecekti de zoruna
Kalbimin, toprağına büyük infiâli vardı
Aylarca uykularımdan adınla uyandım
Zor zamanlar gördüm, seninle dayandım
Ne zaman daralsa ruhum, ben seni andım
Gözlerimde gamzelerinin hayali vardı
Eriştim derken onca sabredip vaslına
Karanlık ruhun o gece rücû etti aslına
Baharı döndürüverdin hazan faslına
Yüzündeki mevsimin başka bir hali vardı
Gözlerindeki ışığı nasıl da söndürdün?
O sahte acılarını ne kolay dindirdin
Benim dünyamı cehenneme döndürdün
Oysa gözlerinde cennetin cemâli vardı
Bu muydu vuslattan gönlümün payesi
Dilinden dökülenler mi aşkın sermayesi
Boştu sözünde mana aramak gayesi
Dilinde aptal yalanların işgâli vardı
,
Artık ruhumu aydınlatan nurun yoktu
İçime dolduran sonsuz huzurun yoktu
Belki de senin de bunda kusurun yoktu
Sana aldanan kalbimin ihmâli vardı
Baharın dalları tekrar açsa da şimdi
Kanmam güneşe ziyasını saçsa da şimdi
Pişman değilim uykularım kaçsa da şimdi
Ne olsa bir rüyayı yaşamak ihtimali vardı
23 Mayıs 2017 Salı
Beni de düşman ettiler gayrı aşka
Artık bu yolda şeytana yoldaş benim
Gezmem sevdanın kuru çöllerinde
Mecnuna attıkları kaya benim taş benim
Ne dünyada vefayı var sanarım
Ne de artık büyüsüne kanarım
Yakarım alâmımı, sanmayın yanarım
Keremi yakıp kavuran ataş benim
Uyandım kahredip bu derin uykuya
Saklandım sevdadan uzak bir kuytuya
Eski halimi attım ben de bir kör kuyuya
Yakup'un gözündeki kanlı yaş benim
Herkes terk etmişse bu köhne huyu
Bana mı kaldı yaşatmak bu duyguyu
Arasa Şirin naçar, bir damla suyu
Gözü kör, kulağı sağır Nakkaş benim.
Açıp sinesini meydana düşenin de
Yüreği sevda ateşinde pişenin de
Bir cenk için koca dağlar aşanın da
Daldığı cephe, girdiği savaş benim
8 Mayıs 2017 Pazartesi
Kapıldım rüzgarına açtım kanadımı
Gönlüm o rüzgarla uçacağını var saydı
Keşke gülmeseydi gözlerin öyle içten
Keşke güzel gamzelerin beni uyarsaydı
Kandım içtenliğine gecelerce sesinin
Açtım paslı kapağını gönül kafesinin
Duymamıştım bile sıcağını nefesinin
Kalbim yine de seni kendine yar saydı
Vuslat diye beklediğim yine kederdi
Ne gam! Yar önüme binbir acı serdi
Başkası olsa kim bilir neler derdi
Dilim kem söz etmeyi yine ar saydı.
Ne sen eğdin bana o çiçekli dallarını
Ne ben açık bıraktım senin yollarını
Doladığında boynuma yine de kollarını
Keşke zaman dursaydı...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)