17 Mayıs 2018 Perşembe


Bilseydin kim olduğumu
Bilseydim kim olduğunu
Silseydin kir olduğumu
Silseydim kin olduğunu
Gülseydin
Gülseydim

2 Eylül 2017 Cumartesi


Bakma bu çöllerde böyle ıssız olduğuma
Ben de uçsuz ummanlar, bahirler gördüm
Karlara esir olmamış, erguvanlar kokan
Nur-û hâkla ışıyan koca şehirler gördüm

Gözlerimi buralar gibi bozkırda açmadım
Ömrümce bu çorak dağlarda uçmadım
İçtiğim bu şerbeti kendim seçmedim
Bin şerbete değişilmez ne zehirler gördüm

Şimdi muhattabım ilmin kemâlin fukarasına
Gündüzün beyazına gecenin en karasına
Haps olundum bir derenin manzarasına
Halbuki içinde saadet akan nehirler gördüm

Kaybetmedim henüz gurbet savaşını
Kuruttuysam da gözümün dinmez yaşını
Altın da etseler artık toprağını taşını
Kanmam, ki ben ne cevahirler gördüm





20 Ağustos 2017 Pazar


Bu ne esarettir, bu ne büyük mahpus
Yar mısın bana söyle gardiyan mısın
Bir peygamber sakladı ağzında yunus
Öyle misin yoksa sâfi ziyan mısın?

Ufukların aysız, karanlık bir gece
Dilinde belli belirsiz bir kaç hece
Her nigâhında bir başka bilmece
Sır mısın bilmedim yoksa ayan mısın

Coşturup içimdeki sadakat nehrini
Neye inanıp çekerim ki ben kahrını
Isırdın da içinde mi tutuyorsun zehrini
Ne mahluksun, yılan mı çıyan mısın

Çözmek ne mümkün senin bu huyunu
Kusurun geçmedi mi sanırsın boyunu
Biraz büyü artık da bırak şu oyunu
Koca kadınsın, hala daha sübyan mısın





20 Haziran 2017 Salı



Yüreğime her gece misafir bin bir hüzün
Issız yüreğimin mihmandârı sen olsaydın
Ne fermanlar verdirirdi bana güzel yüzün
Evrâk-ı aşkın mühürdârı sen olsaydın

Çevirmezdim bir an bile senden yüzümü
Yutmazdım ezelde verdiğim ham sözümü
Ardında şehit olurdum kırpmadan gözümü
Bu kutlu seferin hükümdârı sen olsaydın

Zor mu geldi sevda bilmem tatlı cânına
Yoksa adı mı yabancıydı gönül lisânına
Bin can verilirdi işte o zaman bir ânına
Üç günlük ömrümün hissedârı sen olsaydın

Böyledir, aşık maşuğuna yaranmaz amma
O zülüfler çürür toprakta, taranmaz amma
Kara toprak altında cennet aranmaz amma
Bulurdum, kabrimin türbedârı sen olsaydın

13 Haziran 2017 Salı

Rüyâ




Aldanıverdim senin yalancı baharına
Belki de gönlümün aşka meyyâli vardı
Kırdığı o hasat gitmeyecekti de zoruna
Kalbimin, toprağına büyük infiâli vardı

Aylarca uykularımdan adınla uyandım
Zor zamanlar gördüm, seninle dayandım
Ne zaman daralsa ruhum, ben seni andım
Gözlerimde gamzelerinin hayali vardı

Eriştim derken onca sabredip vaslına
Karanlık ruhun o gece rücû etti aslına
Baharı döndürüverdin hazan faslına
Yüzündeki mevsimin başka bir hali vardı

Gözlerindeki ışığı nasıl da söndürdün?
O sahte acılarını ne kolay dindirdin
Benim dünyamı cehenneme döndürdün
Oysa gözlerinde cennetin cemâli vardı

Bu muydu vuslattan gönlümün payesi
Dilinden dökülenler mi aşkın sermayesi
Boştu sözünde mana aramak gayesi
Dilinde aptal yalanların işgâli vardı
,
Artık ruhumu aydınlatan nurun yoktu
İçime dolduran sonsuz huzurun yoktu
Belki de senin de bunda kusurun yoktu
Sana aldanan kalbimin ihmâli vardı

Baharın  dalları tekrar açsa da şimdi
Kanmam güneşe ziyasını saçsa da şimdi
Pişman değilim  uykularım  kaçsa da şimdi
Ne olsa bir rüyayı yaşamak ihtimali vardı












23 Mayıs 2017 Salı


Beni de düşman ettiler gayrı aşka
Artık bu yolda şeytana yoldaş benim
Gezmem sevdanın kuru çöllerinde
Mecnuna attıkları kaya benim taş benim

Ne dünyada vefayı var sanarım
Ne de artık büyüsüne kanarım
Yakarım alâmımı, sanmayın yanarım
Keremi yakıp kavuran ataş benim

Uyandım kahredip bu derin uykuya
Saklandım sevdadan uzak bir kuytuya
Eski halimi attım ben de bir kör kuyuya
Yakup'un gözündeki kanlı yaş benim

Herkes terk etmişse bu köhne huyu
Bana mı kaldı yaşatmak bu duyguyu
Arasa Şirin naçar, bir damla suyu
Gözü kör, kulağı sağır Nakkaş benim.

Açıp sinesini meydana düşenin de
Yüreği sevda ateşinde pişenin de
Bir cenk için koca dağlar aşanın da
Daldığı cephe, girdiği savaş benim

8 Mayıs 2017 Pazartesi





Kapıldım rüzgarına açtım kanadımı
Gönlüm o rüzgarla uçacağını var saydı
Keşke gülmeseydi gözlerin öyle içten
Keşke güzel gamzelerin beni uyarsaydı

Kandım içtenliğine gecelerce sesinin
Açtım paslı kapağını gönül kafesinin
Duymamıştım bile sıcağını nefesinin
Kalbim yine de seni kendine yar saydı

Vuslat diye beklediğim yine kederdi
Ne gam! Yar önüme binbir acı serdi
Başkası olsa kim bilir neler derdi
Dilim kem söz etmeyi yine ar saydı.

Ne sen eğdin bana o çiçekli dallarını
Ne ben açık bıraktım senin yollarını
Doladığında boynuma yine de kollarını
Keşke zaman dursaydı...